//

Welt Am Draht

İlkokulu yeni bitirmiş olmalıydım, yetmişlerin sonlarıydı. Siyah önlüklerimiz, beslenme çantalarımız vardı, Milliyet Çocuk, Teksas-Tommiks ve eczanelerde satılan Matchbox arabalardan sonra en büyük eğlencemiz tek kanallı siyah beyaz televizyonumuzdu. Ders aralarında Uzay 1999’culuk oynadığımızda hep Alan olurdum. Kumral arkadaşım Nalan Maya, sarışın Tijen

/

Dikenli tellerin önünde, soğuk suların içinde

Bu sayı için başka şeyler yazacaktım, güzel şeyler, hayatımızın küçük renkleriyle ilgili. Ama çoluk çocuk sınırlara, dikenli tellerin önüne yığılan, soğuk bir sabahta Ege’nin buz gibi suyuna – oysa biz tatile gittiğimizde güneşin altında ne hoş, ne tatlıdır aynı su –yarı bellerine

/

Bildiğimiz Dünyanın Sonuna Gelirken

Böyle olacağını herhâlde hiç kimse düşünmemişti. Evet dünya ısınıyor gibiydi -bu da tam olarak emin olmadığımız bir şeydi- ama bugün, şimdi bir etkisini göreceğimizi kimse söylememişti. Buzlar eriyecek, deniz seviyesi yükselecekti. Maldivler’de ev almadıysanız sorun yoktu, Venedik’i de dünya gözüyle gördüyseniz üzülecek

Sanatçı Burada Ne Demek İstemiş?

Bir bienali daha idrak etmiş olmanın kıvancıyla önümüzdeki sergilere baktığımız havaların soğumayı reddettiği şu geç sonbahar günlerinde uzun zamandır kafamda gezinen bir meseleyi burada sizlerle birlikte düşünmek istiyorum. Bu konuda bir yargım olmadığı gibi konuyu düşünürken ihtiyacım olan temel donanım ve becerilere

“Mükemmel Haftasonu”

Size sorsam sevgili okuyucu, mükemmel haftasonunuz nasıl geçer diye, ne derdiniz? Bu soruyu buraya bırakıp zamanda biraz geriye, şu meşhur ekonomi-finans gazetesi Financial Times’ı ilk elime aldığım güne gidelim. Bugün gibi hatırlıyorum. Londra’da talebeyken bir iş görüşmesine çağırılmıştım. Tek takım elbisemi –